Mihalıççık / A.Atilla Doğan
Yunus Emre, 13. yüzyıl sonu, 14. yüzyıl başlarında yaşamış; Anadolu Selçuklularının son dönemi ve Osman Gazi devrine tanıklık etmiş mutasavvıf bir şairdir.
Yunus Emre’nin Orta Anadolu’da yetiştiği bilinmektedir. Hayatıyla ilgili çeşitli kaynaklarda rivayetler mevcuttur. En yaygın olanlarından biri şöyledir: Yunus Emre Anadolu’da yaşanan kıtlık döneminde keramet ve yardımlarını işittiği Hacı Bektaş Velî’nin dergâhına bir miktar alıçla gelir, dergâhta misafir edilir.
Dönmek için acele eden Yunus’a dervişler pîrin “Buğday mı ister, yoksa erenler himmeti mi?” sözlerini iletirler. Yunus Emre gafletle buğday ister. Hacı Bektaş Velî tekrar “İsterse, o alıcın her dânesine nefes edeyim” haberini gönderir. Buğday almakta ısrar eden Yunus’a pîr “İsterse her çekirdek sayısınca himmet edeyim” der. Yunus talebinde ısrar edince buğday verirler ancak yolda işlediği hatayı anlayıp pişmanlıkla geri döner ama Hacı Bektaş Velî, onun kilidini Tapduk Emre’ye verdiklerini ifade edince Tapduk dergâhına gider ve başına gelenleri anlatır. Dergâhta oduncu olur ve hizmet eder Yunus Emre’nin çeşitli kaynaklarda Tapduk Emre’ye 30 ya da 40 yıl hizmet ettiği belirtilmektedir. (https://turkdunyasiansiklopedisi.gov.tr/detay/485/Yunus-Emre--)
Hakikate varmak için geçirdiği çilekeşlik devrinde Yunus Emre'nin dergaha hiç eğri ve yaş odun getirmediğini farkeden Taptuk Emre bir gün Yunus'a: "Dağda hiç eğri odun kalmadı mı?" diye sordu.Yunus: "Dağda eğri odun çok,lakin senin kapına odunun bile eğrisi yakışmaz" diye cevap verdi.
Rivayet ederler ki,her nedense,Yunus'a şeyhi, kırk yıl seyahat etmesini emretmiş.O da tam kırk yıl gezip dolaştıktan sonra tekrar şeyhinin dergahına gelmiş, "Ana Bacı" yı bularak şeyhin kendi hakkındaki düşüncesini sormuş.Ana Bacı da demiş ki: "Yarın sabah namazında,şeyhinin yolu üzerine yat,şeyh senin kim olduğunu elbette bana soracak,ben de Ona Yunus diyeceğim,Eğer,bizim Yunus mu diyecek olursa anla ki,artık çilen dolmuştur." Ertesi sabah Yunus,bu nasihate uyarak yola uzanır.Şeyhi merak edipte "Bizim Yunus mu?" diye sorunca,Taptuğun ayaklarına kapanır ve o günden başlayarak şeyhin müsaadesiyle hayata yeniden doğarak ilahi şiirlerini söylemeğe başlar.
Yunus Emre, Türk dünyasının en zorlu, en buhranlı, en sancılı dönemlerinden birinde ortaya çıkmış, ‘sevgi, birlik, dirlik’ anlayışını öne çıkararak milletin fertlerini birbirine bağlayan değerlerin en güçlü savunucusu olmuştur. Aynı yüzyılda yaşayan Mevlana, Hacı Bektaş gibi rehberler ve gönül erleriyle birlikte Anadolu’yu yüzyıllar sonrasına hazırlayan önderden biri olarak tarih sahnesinde ve milletin gönlünde yerini almıştır.
Yunus Emre’yi bugüne taşıyan birkaç husus öne çıkar: Bunlar;
Yunus Emre’nin dinî-tasavvufî bir kişilik olarak ortaya çıkması ve halkın kendine yakın hissettiği bu insanlara tarih boyunca ilgi göstermesi,
halkın kullandığı Türkçeyi şiir dili olarak kullanması ve bu dilin bütün ifade imkânlarına yer vermesi,
şiirlerinin bestelenerek halk arasında kutsal sözler gibi okunması,
temel insanı değerleri ve insanın evrensel duygularını (sevgi, hoşgörü, diyalog, birlik, dirlik, inanma, barış, kardeşlik vb.) öne çıkarması
Türk-İslam halk düşüncesinin en önemli yapı taşlarından birisi olan Yunus Emre, şiirlerinden de anlaşıldığı üzere, Mevlana, Ahmed Fakıh, Geyikli Baba ve Seydi Balum ile de çağdaştır.
Mezarı eski ismiyle Sarıköy yeni ismiyle Eskişehir'in Mihalıçık ilçesine bağlı Yunus Emre Mahallesindedir. Demiryolu hattı, mezarının yakınından geçmesi nedeniyle 1946’da yeni bir mezar ve anıt çeşme yapılmaya başlanmış, naşı 1949’da buraya taşınmıştır. 1964’te başlayan son mezar yeri inşaatı 1970’te bitirilmiş ve naşı tekrar taşınan Yunus Emre, o tarihten beri bu anıt mezarda yatmaktadır.
Eskişehir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından düzenlenen Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası Etkinlikleri kapsamında 6 Mayıs 2025 Salı günü Türkiye saati ile 11.00’de Eskişehir Mihalıççık İlçesi Yunusemre Mahallesi’ndeki kabri başında anma töreni düzenlenecektir.
Yunus Emre;nin ''Gelin tanış olalım, işin kolay kılalım. Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz'' dizeleri; birlik ve dirliğimizi yeniden ihya etmenin, siyasi tercihlerimizi, etnik kökenimizi, makam-mevkiimizi, sosyal aidiyetimizi, tarikat ve meşrebimizi bir kenara bırakıp kardeşçe yeniden sarıp sarmalandığımız bir anlayışı hayatımıza hâkim kılmanın en anlaşılır ifadesidir.
Ne varlığa sevinirim,
Ne yokluğa yerinirim,
Aşkın ile avunurum,
Bana seni gerek seni.
Huzur ve mutluluğun sırrı bu satırlarda gizlidir. Varlık ile yokluğa ''Allah aşkı'' ile kayıtsız kalan; yaradılana ''Gelin tanış olalım''diye seslenen Yunus Emre 1320 (Hicri 270) yılında eski adıyla Sarıköy’de vefat etmiştir. Anadolu'yu birleştiren dizeleriyle sesi çağları aşan Yunus Emre'yi vefatının 705. yılında Mihalıççık'ta adıyla anılan mahallesindeki kabri başında anarken diyoruz ki, ''Birlik ve dirlik için, insanlığa medeniyet sunmak için Yunusça bir çağrıya çok ihtiyacımız var.” .