Dünya çalışan emekçi kadınlar günü.
İlk okuduğumda ve bilgi edindiğimde elimde bir dergi vardı.
Yumruğunu havaya kaldıran yorgun ve solgun yüzlü bir kadın kucağında bir çocuk taşıyordu.
Sonra Gediz sinemasının üstünde bulunan TSİP salonunda bir etkinlik düzenlendi ona katıldım. 8 Martın önemi ve doğuşu anlatıldı. Tarih 8 Mart 1976 ve ben 14 yaşındaydım.
Dışarıda hiç konuşulmuyordu. Hiç bir gazetede yer almıyordu. Hiçbir radyo veya ders kitabında bahsedilmiyordu. Hiçbir parti ya da meslek kuruluşu dillendirmiyordu. Etkinlikten sonrada 8 Mart Dünya kadınlar günü nedeniyle hazırlanan bildirileri dağıtmak ve gazeteleri de satmak üzere Mersin’in fabrika önleri ile kalabalık caddelerine parti üyeleri dağıldılar. Herkesten şaşkınlık ve hayretler içerisinde onlara bakıyordu. Her Bildiri ve gazete dağıtımından sonra siyasi şube polisleri gelir gazete dağıtanları toplar ve Mağazalar Karakoluna götürür birkaç gün yatırır daha sonrada savcılığa çıkarır ve savcılarda bırakırlardı. Ama bu bildiri ve gazete dağıtıcıları yıllarca bunu sürdürerek çalışan emekçi kadınlar gününde çalışan kadınların hak ve taleplerini ‘EŞİT İŞE, EŞİT ÜCRET’ diyerek ve daha başka kadın sorunlarını haykırarak herkesin bunu görmesi ve kabul etmesi için çaba sarf ediyorlardı. Bende bu etkinliklerin birinde ilk kez siyasi şubeye alınarak sabaha kadar ‘misafir’ edildim. Burjuva basın ve egemen iktidarlar ise de hep bunu bölücü ve tahrik edici bularak önlemeye çalışırlardı. Bu talepleri kriminalize ederek toplumla karşı karşıya getirmeye çalışırlardı. Anarşist ya da dış mihraklı güçler adı altında gençleri sorunlardan uzak ve ilgisiz suya sabuna dokunmayan bir nesil olmalarının zeminini hazırlarlardı.
Paris komünü: 18 Mart 1871,
1 Mayıs İşçi Bayramı: 1Mayıs 1886,
8 Mart Dünya Emekçi kadınlar günü: 8 Mart 1957,
15 -16 Haziran Yıldönümleri: 15-16 Haziran 1970,
Ancak ulusal ve uluslar arası canla ve kanla bedeller ödenerek, yukarıda sıraladığım günlerin kabul edilmesi, hiçte şimdi sanıldığı gibi kutlanmak ve sıradanlaştırmak için, salonlarda veya lüks otellerde, balo salonlarında, kabul edilmemişlerdir.
Yani bu yukarıda sıraladığım günler insanlık tarihine emeğin, cinsiyeti, rengi, ırkı, milliyeti olmadığını evrensel bir değeri olduğunu hatırlatmak içindir. Ticaretin, sermayenin, savaşların ve sömürünün kurbanı edilmeyecek kadar önemlidir. Demokratik ve insan haklarına dayalı olduğu bir değerde görülmesi ve her yıl bu etkinliklerle, bir sonra ki yıla kazanımlarla, eşitsizliğin ve haksızlığın ortadan kaldırılması için, mücadele etmenin amaçlandığı, günler olarak kabul edilmesi için kararlar alınmış ve yaşatılmıştır.
Kutlanılan diğer günlere benzemez.
Ama şimdi yıllarca burjuva hâkim sistemleri ve egemen olan iktidarlarına karşı, mücadeleleri sonucu bütün dünyada kabul geren, bu işçi emekçi ve demokrasi savaşçılarının, tüm insanlık adına başlattığı ve uğruna can verdiği, evrensel günlerin kabul görmesi kolay olmamıştır. Ülkemizde de, başta 1 Mayıs olmak üzere, 8 Mart, 18 Mart, 15-16 Haziran ve cuntalara, darbelere karşı verilen canlar ve bedellerin kanı kurumamıştır. Bütün bunlarında hatırlatılması, bu değerlerin savaşımlar sonucu elde edildiğini ve bu uğurda can verenleri anarak, bize bu imkânı sağlayanları hatırlatmak ve bunlara sahip çıkarak, bizimde, bizden sonra gelecek olanlara, daha ileri çağdaş demokratik ve yaşanılır bir dünya bırakmak içindir.
Yani salonlarda süslü oynak havalarda, sevdiğimiz kadınlarla yan yana fotoğraf çektirmek, renkli ve en muhteşem pozlarla, adeta bu uğurda sefalet yokluk açlık ve yaşamı haram edenlere karşı canını ortaya koyacak kadar direnişe, mecbur kalmış, başta kadınlar olmak üzere, tüm şehitlerimize karşı haksızlık ve onları anlamamaktır.
Böyle günlerde vardır. İşte sevgililer günü buyurun orada istediğinizi yapın.
Yâda başka bir gün olabilir; tasasız kadınlar yâda mutlu kadınlar günü de olabilir. Buna da evet bende desteklerim. Erkekler için, çiçekler içinde olabilir.
Sözüm yok. İtirazım da yok.
Ama yapılan kutlamalara paylaşımlara ve şekline bakarak 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Sendikaların, Emek Ağırlıklı örgüt ve Meslek kuruluşlarının, insan haklarına dayalı kurum ve kuruluşların, yeterince bu alanda söz sahibi olmamaları ve bunu fırsat bilenlerinde ticari amaç, rant ve gösterişlere dönüştürmesini hayretle karşılıyorum.
8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlar günüdür.
8 Mart, İstanbul sözleşmesi için mücadele eden kadınların günüdür.
8 Mart, yaşam koşularından dolayı eşinin yanında iş bulmak ve çocuklarının geleceğine katkı sağlamak üzere kendine de aynı hakları sağlamaya çalışan işsiz kadınların günüdür.
8 Mart, katledilen ve cinsiyetinden dolayı taciz ve tecavüz edilen kadınların bunları yaşamaması artık bütün bunlara son demek üzere bir araya gelenlerin günüdür.
8 Mart Eril bir egemenliğin sona ermesi ve cinsiyetsiz söylem ve eşit adaletin dağılması için mücadele edenlerin günüdür.
Tabi ki bunları artırmak mümkündür.
Yoksa bu mücadeleler olmazsa diğer günler gibi saman alevi gibi yanar sönerdi. Bu günlerin kahramanlarını şehit eden kapitalist toplumun vahşeti ve şiddeti anılması ve yaşatılması içinde aynı baskıları yıllarca sürdürdü. Bunu anlamak için geçmişe bakmak mümkündür. Ama direnerek yaşatılması sağlandı. Yoksa tuzla buz gibi dağılırdı.
Onun için görüldüğü gibi Kadınların halen bu sorunların içinde boğulan ve bunların ortadan kalkması adına:
*kazandıkları için; kazandıranları andığı,
* kazandıklarını kutladığı,
* mahrum olduklarını elde etmek üzere,
Mücadele etiği gündür.
Bu mücadeleye sorunları olmayan kadınlar başta olmak üzere; emek, demokrasi, çağdaş bir toplumun kurulmasını amaçlayan herkes desteklemelidir.
Çünkü kadınların, özgür ve eşit olmadığı bir toplumda erkeklerde özgür olamaz.
Toplumsal kalkınma ve huzurun temeli kadınların eşit ve özgür olmasına bağlıdır.
Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi ve çalışan kadınlar günü.
Kalın Sağlıcakla