Ana Sayfa

berlinturkbanner

berlinturkbanner

Metin Yılmaz

Metin Yılmaz  |  BERLIN

YAZARIN TÜM YAZILARI

“İneklerin Öleceğine Sen Ölseydin”

Üstteki bu cümle Adem Yılmaz’ın hayatının dönüm noktasını teşkil ediyor.  

Adem Yılmaz’ı ben de sizler gibi düne kadar tanımıyordum.  Kimdir, ne iş yapar ve nerede yaşar bilmiyordum. Adem Yılmaz, bana sosyal medya üzerinden ulaşarak başından geçen ibretlik hayat hikayesini anlattı. Doğrusu hepimiz hayat hikayesini dinlediğimiz Adem Yılmaz’ın anlattıklarından çok etkilendik.  Bizi çok etkileyen bu hikayeyi yazarak sizlerle paylaşmaya karar verdik.

Adem, Gümüşhane Kelkitli sade bir vatandaş.

Herkes gibi hayalleri, umutları ve beklentileri olan, kendi halinde otuzlu yaşların ortasında, iki çocuğuyla yaşam mücadelesi veren bir Anadolu insanı.

 Anlattığı kadarıyla,  bundan yaklaşık sekiz yıl önce Gümüşhane’de hayvancılıkla uğraşırken, işlerini daha da büyütmek için T.C Ziraat Bankasından hayvancılık kredisi alıyor.

Ancak büyük bir talihsizlik sonucu kredi ile almış olduğu hayvanları “pasturella” olarak tanımlanan bir hastalığa yakalanarak ölüyor.

 Adem sıcağı sıcağına ilgili kurumlara müracaat ederek hayvanlarının öldüğünü belirtip mümkünse almış olduğu kredinin hiç olmazsa faizlerinin ertelenmesi için girişimde bulunuyor.

 Ancak gelen yanıt olumsuz olunca ve Adem almış olduğu krediyi ödeyemeyince ardı ardına hacizler de  başlıyor.

Adem hakkında konuyla ilgili dokuz icra davası, iki de haciz işlemi başlatılıyor.

Ailesi ile kendi halinde bir yaşam süren Adem’in hayatı bu olaydan sonra bir kabusa dönüyor.

 Kısa sürede evi, küçük de olsa eşinin işlettiği bakkal dükkanı hacizler sonucu elden gidiyor.

 Adem; eşi, çocukları ve hasta babasıyla uzun bir müddet komşularından birinin ahırında yaşayarak hayata tekrar tutunmaya çalışıyor.

 Ancak bu süreçte mücadelesinde de pes etmiyor.
 Durumunu anlatmak için dönemin Cumhurbaşkalığı makamına ve çeşitli partilerin Gümüşhane milltvekillerine yazılı müracaatlarda bulunuyor.

Bu arada Adem ilgili makamlardan cevaplar beklerken hacizler hız kesmeden devam ediyor.

Peki bu müracaatlar nasıl mı sonuçlanıyor? Adem, en yüksek makam olan Cumhurbaşkanlığı özel kalemine dilekçeyle müracaat ediyor.

 Dönemin Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği cevap olarak ilgili yazının yine dönemin Gümüşhane Valiliğine gönderildiğine dair bir cevap veriyor.

Bu cevapla umuda kapılan Adem, Valiliği yol ediyor ancak çabaları yine sonuçsuz kalıyor. Bunun üzerine son bir gayretle dönemin Ak parti milletekiline giden Adem, milletvekilinden “git, para bul, altın bul, ne yaparsan yap borcunu öyle öde” cevabını alınca Adem soluğu böbreklerini satıp borcunu ödemek için İstanbul’da alıyor.

 Ancak bir böbreği bilmem kaç tane inek bile etmeyen Adem, borçlarını bu yolla da ödeyemeyince çaresiz tekrar memleketine dönüyor.

Son bir gayret Gümüşhane’nin Kelkit ilçesi Tarım İlçe Müdürlüğüne giden Adem’e “Bu işin peşini bırak. Kurumu yıpratıyorsun, başın belaya girecek.”

 şeklinde tehdit gibi bir cevap verilir.

Tüm bunlar olurken, Adem borçlarını erteletmek için Ziraat Bankasının ilgili birimine de tekrar müracaat ediyor.

 Adem’in ölüsünü dirisinden daha kıymetli bulan banka yetkilileri “Biz krediyi verirken sana hayat sigortası yaptık.

Sen ölseydin şu anda borcun da kalmayacaktı” diyerek başlarından savıyorlar.

Bunun üzerine son bir gayretle Gümüşhane İl Tarım Müdürlüğüne müracaat ediyor.

 İşte orada verilen cevap Adem’i tamamen yıkıyor.

Gümüşhane Tarım İl Müdürlüğünün ilgili birimi
“Hayvanların öleceğine sen ölseydin!”

diyerek Adem’i başlarından savıyorlar.  Buraya kadar okuduklarınız Adem’in yaşadıklarının sadece kısa bir özeti.

Bu yaşadıklarıyla ilgili Adem, tomar tomar dilekçeler, yazışmalar ve bu yazışmaların olumsuz cevaplarıyla ortada kalakalmış bir vaziyette.

 Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, Adem, babasının üzerine kayıtlı bir gayrımenkulü de bitmeyen borçları sebebiyle satmak zorunda kalıyor.

 Tüm bu yaşananları daha fazla kaldıramayan babası da felç geçiriyor.

 Şu anda ise bakıma muhtaç bir şekilde yaşamaya çalışıyor.

Adem şimdi ne yapıyor diye sorarsanız hala borç harç ile edindiği bir boya sandığıyla gelenin gidenin ayakkabısını boyayayıp “buna da şükür” diyerek hayata yeniden tutunmaya çalışıyor.

Aynı zamanda hala ödemesi gereken 10 bin liralık borcu ve bitmek tükenmek bilmeyen bu borcun faiziyle boğuşuyor.

Adem, kimseden para dilenmiyor. Sadece, ibretlik hikayesini bizlerin aracılığıyla sizlerin vicdanlarına seslenerek anlatıyor.

Bu olayı sizlerle neden mi paylaşıyorum?
 
Namaz camiiden çıkınca,
Hac Mekke’den dönünce,
Oruç Ramazandan sonra başlar

der üstat Necip Fazıl Kısakürek. Adem’in hikayesinin üzerinden kaç Ramazan, kaç bayram, kaç yıl geçti varın sizler hesaplayın. Ramazan ayında dua eden ellerin sahipleri acaba Adem’in hikayesini ne kadar duydular ya da duymak istediler?

 Sofralarında “Allah’ım bizler doyduk Sen olmayanlara da ver” diye dua ederlerken ne kadar samimiydiler?

 Evet, Ramazan bitti ama Ramazandan önceki hal, yoksulluk, çaresizlik, açlık hala devam ediyorsa hepimizin kendini sorgulaması gerekmez mi?

 Adem bu sıkıntılarla boğuşan milyonlarca insandan sadece bir tanesi.

Kim bilir daha kaç tane Adem var, örnekleri çoğaltabiliriz.

 “Komşusu açken tok yatan bizden değildir”

 diyor İslam’ın muazzez peygamberi. Şayet bu cümleler de yüreğimizi acıtmıyorsa o halde Adem ve “Adem”lerin hali Allah’a kalmış demektir. Aslında üstat Necip Fazıl, olayı üç cümle ile özetlemiş… Namaz, camiiden çıkınca; hac Mekke’den dönünce; oruç, Ramazandan sonra başlar diyor.

 Şimdi hepimiz evlerimizde huzur içerisinde yer içerken, inanın “Adem”lerin çilesi devam ediyor.

 Bizler tatil yörelerinde taillerimizi yaparken de Adem ve Ademlerin çilesi tatile girmeyip hala sürmekte.

Tabi ki Adem ve Ademlerin çilesine bakmak ve görmek istersek ancak bu duruma bir çare bularak son verebiliriz.

Burada sormamız gereken Adem’in yanlış yapıp yapmadığı değil, bizlerin milyonlarca insan, benzeri hayatları sürdürürken vicdanımız ve cüzdanımız arasında ne kadar sıkışıp kaldığımızdır.

İhtiyacı olana yardım etmek ve haksızlıklar karşısında susmayıp ayağa kalkmak hepimizin boynunun borcudur, hatırlatmak istedim.

Malum ,

Ramazan ayı kapıda.
Şimdi yine Razan ayı ile ilgili  benzer sorular sorulacak..

Mesela,

Sakız orucu bozarmı ?
Oruçluyken denize girilir mi?

Gibi her Ramazan da sorulan sorular yerine ,Adem gibi vatandaşlarımıza destek olmak bence en iyi sevaplardan biri olacaktır diye düşünmekteyim.

Metin Yılmaz