Yeni tip koronavirüs (Kovid-19), İtalyan ekonomisini derinden sarsarken, ülkenin Avro Bölgesi'nden çıkma konusu gündeme gelen konular arasında yer aldı.
Kovid-19, Avrupa ekonomisini zora sokarken, İtalya bu durumdan en çok etkilenen ülkelerden biri oldu ve ülke önceki yıllardaki gibi tekrar Avrupa ekonomisi için belirsizlik kaynağı olmaya başladı.
Kovid-19'dan dolayı en fazla kayıp veren ülkelerden biri olan İtalya, Avrupa'nın da en kırılgan ekonomilerinden bir tanesi konumunda.
İtalya'da ekonomi, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının etkisiyle yılın ilk çeyreğinde yüzde 4,7 daralarak 1995'ten bu yana en keskin küçülmeyi kaydetti.
İlk çeyrekte İtalyan ekonomisindeki daralmada, kişisel tüketim harcamaları ve ihracattaki düşüş etkili oldu. İtalyan hükümeti ekonominin yılın ikinci çeyreğinde yüzde 10,5 ve 2020'nin tamamında da yüzde 8 küçülmesini bekliyor.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings de İtalya'nın kredi notunun "BBB" seviyesinden "BBB-" seviyesine düşürüldüğünü ve görünümünün "durağan" olduğunu bildirmişti
Fitch Ratings, İtalya'nın kredi notundaki düşüşün yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının ülke ekonomisi ve mali durumu üzerindeki etkiyi yansıttığını belirtmişti. Ülkede, sanayi üretimi de 28,4 gerileyerek 1990'dan bu yana puan bazında en büyük düşüşü göstermişti.
Ülkede, kamu borcunun GSYH'ye oranı yüzde 134,8 seviyesinde bulunuyor.
İtalya, İspanya ve Fransa'nın da aralarında bulunduğu ülkeler, krizin ekonomik etkilerine karşı ortak bir AB politikası belirlenmesini talep ediyor. Bu ülkeler, Kovid-19'un neden olduğu ekonomik hasarı gidermek üzere yeni uzun vadeli bir finansal enstrümana ihtiyaç duyulduğu görüşünü taşıyor.
Almanya ve Hollanda, Finlandiya ve Avusturya gibi ülkeler ise buna sert biçimde karşı çıkıyor.
AB ülkeleri arasındaki görüş farklılıkları nedeniyle zirvede kurtarma programı hakkında bir anlaşma sağlanması öngörülmüyor. Bu durumda bu tür anlaşmazlıklardan kaynaklı belirsizlikleri ortaya çıkarıyor.
Avrupa'da her zaman İtalya kaynaklı sorunlar ve belirsizlikler baş gösterdi. İtalya'daki siyasi kargaşa, mali gerilim, yüksek borçlanma maliyetleri ve Avrupa Birliği (AB) ile yaşanan bütçe krizi, ülke ekonomisini olumsuz etkileyen faktörlerin başında gelmişti.
Avrupa Birliği de 2018 sonunda İtalya'ya yönelik 2019 taslak bütçesinin kurallara uymadığı ve kamu borcunu düşürmediği gerekçesiyle "Aşırı Açık prosedürü" adlı disiplin sürecini başlatmıştı.
AB Komisyonu, 2019 Temmuz döneminde ülkenin kamu borcunu azaltma taahhüdünün ardından ülkeye yönelik disiplin süreci başlatmamaya karar vermişti.
İtalya'daki seçim dönemlerinden sonra yaşanan siyasi kargaşalarda Avrupa ekonomisi için belirsizlik kaynağı olmuştu.
İtalya'daki ekonomik hasarın giderilmesi için AB'den somut bir adım atılmaması sonrasında da ülkenin Avro Bölgesi'nden çıkabileceğine dair spekülasyonlar oluşmaya başladı.
Sağ eğilimli ve popülist siyasilerin ve partilerin de etkinliğinin bulunduğu ülkede İtalyan halkında da Avro Bölgesi'nden çıkmak isteyenlerin arttığına dair haberler bunun gerçekleşebileceği sorularını da meydana getirdi.
Rabobank Küresel Ekonomi ve Piyasalar Kıdemli Ekonomisti Maartje Wijffelaars, İtalya'nın Avro Bölgesi'nden çıkmayacağı öngörüsünde bulundu.
İtalyan hükümetinin Avro Bölgesi'nde ayrılma gibi bir karar vermeyeceğini ifade eden Wijffelaars, bunun İtalya için geniş çaplı ekonomik sonuçları olabileceğini aktardı.
Commerzbank Kıdemli Ekonomisti Dr. Marco Wagner de İtalya'nın Avro Bölgesinde kalması gerektiğini dile getirdi.
Bu tür tartışmaların zaman zaman olduğunu ve bazı İtalyan politikacıların Avro Bölgesinden çıkmayı tartıştığını kaydeden Wagner, bunun İtalya için tavsiye edilen bir şey olmadığını vurguladı.
Wagner, Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) genişlemeci bir para politikası sunduğunu ve bunun İtalya'nın borçlarını dayanılabilir hale getirdiğini belirtti.
Berenberg Başekonomisti Holger Schmieding ise İtalya'nın Avro Bölgesinden çıkması durumunda bu durumun üstesinden gelemeyeceğini söyledi.