Denizlerimiz alarm veriyor.
“Yeter artık!” diyor.
Ne bulduysak attık denizlerimize.
Sonuçta ne olmasını bekliyorduk ki?
Tıka basa doldurursan mideni;
Ne olur sonunda kusarsın değil mi?
İşte denizlerimiz de kusuyor artık, attığımız pisliği müsilajla bize geri iade ediyor.
“Yeter artık yeter, bıktım sizin rantınızdan, atıklarınızdan, artıklarınızdan!” diyor.
“Sen beni kirletirsen, ben de cezanı keserim.” diyor.
Biz anlıyor, algılıyor muyuz bilemem.
Politik müsilajı da Sedat Peker’den öğreniyoruz.
Mafya, siyaset ilişkileri; haksız kazançlar; garip gureba, fakir fukaranın hakkını hoyratsızca yiyenler; bir sürü mide bulandırıcı iddia.
Devleti zedeleyen bu ilişkiler yumağı iddiaların doğru olup olmadığı derhal araştırılmalı, varsa suçlular tespit edilmeli ve mutlaka cezalandırılmalı.
Can çekişen çevre, müsilajla ikaz ediyor bizi.
Can çekişen demokrasi de polilajla.
Şöyle bir baktım da internete, ilk kez kullanılan bir tabir bu polilaj.
“Politik aktörlerin haksız, hukuksuz elde ettikleri çıkarların ve haksız kazançların gün gelip ortaya çıkması.” diye açıklayalım.
Ezcümle, müsilajdan polilaja, tüm pislikler çıksın ortaya ki, iyi bir temizlenelim, kendimize, özümüze dönelim artık.