101 yıl önce bugün, bu halkın ferasetine inanmış gerçek vatanseverler, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışını gerçekleştirdiler.
Bu Meclis’in açıldıktan sonra çıkarmış olduğu ilk kanun ise, ağnam kanunuydu.
Ağnam, Osmanlı İmparatorluğu’nda küçükbaş hayvanlardan alınan vergiydi.
Koyunlar, keçiler manasına geliyordu.
Peki, o zaman böyle bir kanunun, Meclisin açılışında görüşülmesi ve ilk kanun olarak kabul edilmesinin manası neydi?
Amasya görüşmelerinde alınan karar gereği, 12 Ocak 1920’de, Son Osmanlı Mebuslar Meclisi, İstanbul’da toplandı.
Bu mecliste bulunan milli mücadele taraftarları, Misak-ı Milli’yi kabul etmişlerdi.
Bundan rahatsız olan İtilaf devletleri, 16 Mart 1920’de İstanbul’u resmen işgal ettiler ve Son Osmanlı Mebusan Meclisi, aynı yılın 11 Nisan’ında, Padişah Vahdettin tarafından kapatıldı.
Sadece 12 gün sonra, 23 Nisan 1920’de, işte o meclisten tutuklanmadan kaçabilen vatansever vekillerle birlikte, seçimle belirlenebilenler ve sürgünden dönebilen 14 vekil, toplamda 120 kişi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açtılar.
Çıkardıkları ilk kanun da, emperyalistlerin baskısıyla Vahdettin’in kapattığı son Osmanlı Mebuslar Meclisi’nin kapatılmadan önce görüştüğü, ağnam kanunuydu.
Bu tüm dünyaya verilmiş çok önemli bir mesajdı aslında; Sanki, “Ey dönemin emperyalist devletleri, sen Meclisi kapatsan da, biz yeniden açarız, üstüne üstük daha büyüğünü açarız, bu milletin büyüklüğünü çok yakında anlayacaksınız.” denmişti
İşte bu yüzden, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin “Büyük” sıfatı vardır.
İşte bu yüzden, Türkiye Cumhuriyeti, laik, sosyal bir hukuk devleti olarak, kendinden önceki imparatorluktan çok daha farklı, çağdaş bir devlet olarak bir kopuş örneğidir.
Aynı zamanda;
Türkiye Cumhuriyeti, Meclis’indeki devamlılığı, benzer bayrağı, başkentinin aynı ülkenin topraklarında kalması ve diğer ülkelerin ortak kabulü sebebiyle, Osmanlı İmparatorluğu’nun devam eden devleti durumunda, bir süreklilik örneğidir.
İşte bu yüzden, bugün yıldönümünü kutladığımız ulusal egemenlik, Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini oluşturur.
İşte bu yüzden, bu özel gün, aynı zamanda insanın da temeli olan çocukların bayramıdır. Devletin temeli ulusal egemenlik, insanın temeli çocuklukla özdeşleştirilmiştir.
Öyle bir akıldır ki bu, her sene devletin kuruluş aşaması ile insanın yaşam döngüsü birlikte kurgulanmıştır. 23 Nisan’da çocuklukla başlayan yaşam, 19 Mayıs’da gençlikle, 30 Ağustos’ta zaferle taçlanmış ve 29 Ekim’de cumhuriyetle sonsuzluğa evrilmiştir.
İşte bu yüzden, bu ülkeyi kuran zihniyet müthiştir.
İşte bu yüzden, kurduğu cumhuriyetin genç ve çocuklarına güvenen ve onlara bayramlar hediye eden ATA'mıza en büyük vefa borcumuz; ona ve ülküsüne layık, ülkeyi çağdaş uygarlık seviyesine yükseltecek, irfanı, fikri ve vicdanı hür nesiller yetiştirmektir.
İçinde bu duygu ve düşünceyi benimsemiş tüm vatansever Atatürkçülerin Ulusal egemenlik ve çocuk bayramı kutlu olsun.