Ana Sayfa

berlinturkbanner

berlinturkbanner

Dr. A.Atilla Doğan

Dr. A.Atilla Doğan   |  BERLİN

aatilladogan@gmail.com

YAZARIN TÜM YAZILARI

Postvirütük Düzen!

Kovitizm bugüne kadar duymadığımız bir ideoloji ancak bu gidişle salgın sadece insan sağlığını korumak değil, çok farklı bir sürece doğru gitmektedir. ‘’izm’’ ler hakkında literatürde,  ‘’sosyal ve ekonomik alanlarla ilgili sonları “İZM” le biten doktrinler (öğreti) yada düşünce akımları’’ denmektedir. En bilinenleri sosyalizm, komünizm, faşizm, marksizm, emperyalizm vb. leridir. Peki Covid19, Türkçe yazım ile Korona Virüsü nasıl bir doktrin olabilir, ya da nasıl bir düşünce akımına yol açabilir? Bunu anlamak için bu hikayenin başına dönmek gerekiyor.

Covid19 Dünya Sağlık Örgütü tarafından 11 Mart 2020 günü pandemi (küresel salgın) olarak ilan edildi. Hastalık 2019 yılı aralık ayının sonunda Çin’de görülmesine, hatta 2019 yılı yaz aylarında Çin’de tespit edilip ölümlere neden olmasına rağmen, 11 Mart 2020 gününe kadar küresel anlamda bir uyarıda bulunulmadı. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) tüm belirtilere rağmen üç ya da dört ay beklemesi düşünen insanlar arasında manidar olarak karşılandı. Bilinen bir diğer husus, bu virüs 2019 yılında da bağışıklık sistemi güçsüz, yani yaşlı ve kronik hastalığı olanları öldürüyordu.2020’nin ilk ikibuçuk ayında da vardı. Ancak küresel bir karantina uygulanmadı. Ekonomi kitlenmedi, sosyal hayat bitirilmedi. 2017 yılında ABD’de gripten ölen sayısı 80 bindi. O yıl ABD’de hayat normal seyrinde devam etmişti. Bu hastalık pandemi olarak ilan edilmeden önce, mevsimsel gribe bağlı hastalıklar nedeniyle dünyada yaklaşık 500 bin kişi ölüyordu. Ancak medyada her gün ülke, ülke ölenlerin istatistikleri yayınlanmıyordu. Pandemi ilan edildi, küresel hayat durdu. Eğer bu rakam 500 bin de durursa, mevsimsel grip kayıplarından ne farkı olacak? 2015,2016, 2017,2018 ve 2019 yıllarındaki grip, bronşit ve zatürre teşhisi konularak hayatını kaybeden insan sayısı bugün değişmezse, peki 2020’de ne değişti. Neden küresel düzeyde insanlar korkutulmaya, evlerinde karantinaya mahkum edildi? Bu soruların cevabını aramak için yine birçok soruyu sormak ve bu sorulara cevap aramak durumundayız.

Sağlık Sorunu mu? Siyasi Mücadele mi? Fransız İhtilali’nin Rövanşı mı?

Akla ilk gelen bu virüsün bulaşma ve yayılma hızının yüksek olması iddia edilmektedir. Bu nedenle korona salgını bir sağlık sorunudur!

ABD ile Çin arasında bilek güreşidir ya da diğer bir ifade ile Küreselcilerle, antiküreselciler arasındaki bir mücadeledir. Dünya Sağlık Örgütünün de bu mücadele içinde taraf olduğu iddia edilmektedir. Bu nedenle korona üzerinden siyasi bir mücadele yapılmaktadır!

Korona döneminde (toplum sağlığı gerekçe gösterilerek) uygulanmakta olan kısıtlamalar, karantinalar, özgürlük kısıtlamalarına baktığımızda; Ülke yönetimlerinin ardı ardına birbirine benzer kararlar aldığı görülmektedir. Fiziki mesafe yerine sosyal mesafe denilerek algı oluşturma çabasının uygulandığı süreçte, yaklaşık 130 yılın en sakin 1 Mayıs’ı 2020 yılında yaşanmıştır. Müslümanların kutsal merkezi olan Kabe ziyarete, camiler ibadete kapatılmış ve seyahat yasakları uygulanmaya başlanmıştır.

1789-1799 yılları arasında çok kanlı mücadeleler sonucu Fransız İhtilali ile başlayan ve 231 yıllık süreç içinde büyük mücadeleler verilerek elde edilen; insan hakları, işçi hakları, demokrasi, milliyetçilik, liberalizm, adalet ve eşitlik gibi kavramlar yavaş, yavaş ve üstelik hiç de itiraz görmeden rafa kaldırılmaya başlamıştır. 11 Mart 2020’den bugüne yaşananlara baktığımızda Fransız Devrimi’nin rövanşı mı alınıyor, küresel olarak insanlık korkutularak tek merkezli bir kurallar sistemine uymaya mı zorlanıyor? Soruları arka arkaya geliyor!

O kadar çok soru var ki, mesele sağlık ve insan hayatı olarak ortaya konulduğunda, herkes ciddi bir çekince içinde topluma mesaj vermekten çekiniyor! ‘’Atın maskeleri, sarılın birbirinize!’’ diye bir mesaj verseniz, arkanızdan kaç kişinin geleceğini bilemiyorsunuz. Yasaklara direnmenin bedeli olarak ödemeniz gereken cezalar ise yeni normale ister, istemez katkı vermenizi sağlıyor. Ya da ‘’Ayaklarımız üzerinde ölmek, dizlerimiz üzerinde yaşamaktan iyidir’’ diyebilmeniz için Belarus Devlet Başkanı Aleksander Lukaşenko olmanız gerekir. Postvirütük düzenin temeli atılmış, rayları döşenmeye başlamıştır. Bu rayların üzerinde gerçekleşecek hareketi zamanla göreceğiz. “Yepisyeni” bir dünya düzeni gelmektedir. Bu en güncel düzene geçişin tarihi 11 Mart 2020’dir. Çünkü korona virüsü kaynaklı Covid-19 hastalığı 11 Mart günü Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi ilan edilmiştir.

Peki Bundan Sonra Neler Olabilir?

Sürecin ne kadar süreceğini, salgının WHO (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından ne zaman bitirileceğini bilememekle birlikte, 03 Kasım 2020 günü ABD’de yapılacak seçim sonrası bir iktidar değişikliğinin gerçekleşmesiyle covid-19 salgınının sona ermesi birbirini takip ederse, bu yazıdaki sorular kısmen cevap bulmuş olacaktır. Bu süreçte her şeyin insanlarla güzel olduğunu öğrendik. Kovitizm bu güzelliği bugün için kontrol altına alabilir, ancak 1789 yılında başlayan; ‘’Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik’’ hareketini engellemek sanıldığı kadar kolay olmayacaktır. Yeni Yüzyıl, insanları kontrol altına alıp, robotlaştırmak isteyenler ile buna direnenler arasında geçecektir. Dijital teknolojideki gelişmeler, insansız üretimi, insansız ulaşım araçlarını, insansız savaş araçlarını gerçekleştirdikçe, merkezinde insanın olduğu direniş hareketleri büyüyecektir. Çünkü her şey insanlarla güzel!