Ana Sayfa

berlinturkbanner

berlinturkbanner

Dr. A.Atilla Doğan

Dr. A.Atilla Doğan   |  BERLİN

aatilladogan@gmail.com

YAZARIN TÜM YAZILARI

Bir Noksanlık Var - Prof. Dr. Tahir Özgü

Değerli Okurlar,

Almanya başta olmak üzere Avrupa'da yerleşik Türkleri, 1986 yılında, Prof.Dr. Tahir Özgü'nün vermiş olduğu görevle birlikte tanıdım. Bundan yaklaşık otuzbeş yıl önce yaşanan bu tanışma öyle bir tanışmaydı ki, bu görev öyle bir görevdi ki, bugün bile Avrupalı Türklerin eğitim ve öğretimi hususunda kendimi sorumlu hissetmekteyim.

Çünkü Prof. Dr. Tahir Özgü bana bir iş değil, bir ideal sunmuştu. ''Atillacığım, Almanya'ya gidiyorum. Bu görevin sekretaryasında sen, benim Türkiye'deki elim, ayağım olacaksın. Bu çok önemli bir görev başarısız olmamalıyız. Çünkü başarısız olursak, sadece biz değil, Almanya'daki Türkler'de başarısız olmuş olacaklar. O nedenle elimizden geleni değil, gelmeyeni de yapacağız!  Var mısın?

''Tahir Hoca bana, gecesi, gündüzü olmayan, yapamadım, olmuyor denemeyen, mazeret kabul edilemeyen, yoruldum, bıktım, dönüyorum deme şansı bulunmayan bir görev. verdi.  Her iş bir gün gelir biter! Ama görev bitmez. Görev duygusu ile hareket edenlerin görevi ancak, hayatları sona erdiğinde biter!

O yıllardan aklımda kalan ''Zoru hemen yaparız, İmkansız biraz zaman alır'' sözü en zor zamanlarda bana güç vermekteydi.Bu söz bugün bile güç vermekte!

Prof. Dr. Tahir Özgü başta olmak üzere çalışma arkadaşları Avrupa'daki Türklerin eğitim, öğretim, sosyal ve kültürel gelişimi için çok emek verdiler. Mutlaka yapılacak çok şeyler daha vardı, ancak Hocamız 12 Aralık 2018 günü aramızdan ayrıldı. Geride Türkiye'nin eğitim öğretim sorunlarının çözümünde çalışacaklara, nasıl düşünülmesi gerektiğini ortaya koyan onlarca yayın bıraktı. Sadece düşünme yolu göstermekle kalmadı, nasıl eyleme geçilmesi gerektiğini de ortaya koyan onlarca örnek bıraktı.    Tahir Hoca; daima sorunların çözümünde kaynak yaratan, sorunların çözümü için görev insanlarını yetiştiren biri oldu.

Hocamız sadece  söylenen, dert yanan, dur bakalım ne olacak diyenlere; ellerini taşın altına nasıl koyacaklarını da  gösterme gayreti içinde oldu. Doktorların altı ay ömür biçtiği günlerde Tahir Hoca bir yıl sonra neler yapmamız gerektiğini anlatmaktaydı. Nitekim altı ay denilen süreyi üç yıla uzatan bir çalışma azmi gösterdi. 

Değerli Hocamın, vefatının sene-i devriyesinde yurtdışında yerleşik Türkler için çalışacaklara katkı sunmak üzere yazdığını ifade ettiği ''Bir Noksanlık Var'' başlıklı yazısını dikkatinize sunuyorum. 

Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun, kabri nurlarla dolsun.    .

Bir Noksanlık Var - Prof. Dr. Tahir Özgü

Sayıları milyonlarla ifade edilen, ve ekonomik, sosyal ve siyasal açılardan önemi, sayılarının da üzerinde olan yurt dışında yerleşik Türkiye menşeli toplumun, Akademik dünyamızın gündemini daha fazla meşgul etmesi gerekir.

Üniversitelerimizin en az birinde, bilgi birikimleriyle ve etkinlikleriyle Dünya hatta Türkiye ölçeğinde mükemmeliyet merkezi (Center of Excellence) sayılabilecek bir ihtisas birimimizin olması şarttır.

Bu yazıyı, söz konusu ihtiyaca cevap verecek düzeyde bir birime sahip olmayı amaçlayan üniversitelerimize katkı sunmak amacı ile yazıyorum.

Bakış Açısı

            Yurtdışı Türk Toplumunu (somutlaştırmak için “Almanya” diyelim) odak noktası olarak ele alan bir merkez için ilk adım, bence bir hedef tespiti yapmaktır. Ama hedeften kastım merkezin değil toplumun ulaşması için öngörülen hedeftir.

‘Almanya Türk Toplumu, ekonomik, sosyal, kültürel, siyasal açılardan nasıl bir tablo oluşturmalıdır’ şeklindeki bir soruya herkes aynı cevabı vermez. Böyle bir sorunun bu konuda, deyim yerinde ise, ‘sorunun tarafları’ açısından başka başka cevapları vardır.

Türkiye de Almanya Türk Toplumu konusunda taraflardan birisidir. Taraf olmanın gereğini yerine getirebilmesi için de, uygar, uyumlu, akılcı, aktif, uygulanabilir projelere ihtiyaç vardır.

 İşte merkezin bilimsellik yanı sıra toplumsal işlevi, ve bir devlet politikası olarak desteklenmesi gereği de bu alanda sunabileceği katkılardan kaynaklanmaktadır. Peki, Almanya Türk Toplumu’nun kendi menfaatleri yönünden geleceği, yaşadıkları ülke olan Almanya’ya gerekli uyumları ve Türkiye’nin menfaatleri hangi alanlarda kesişir, optimize edilir? Başka bir deyişle merkez, nasıl bir hedefe ulaşılmasında rol üstlenmelidir.

Bence Almanya Türk Toplumu için belirlenmesi gereken hedefi dört maddede özetlemek mümkündür. Birincisi; Almanya Türk Toplumu en az Almanya ortalaması düzeyinde eğitimli olmalıdır. İkincisi bu toplum yine en az Almanya ortalaması kadar maddi refah düzeyine ulaşmalıdır. Üçüncüsü, özgün kültürlerinin Almanya’ya uyum sağlamayı engellemeyecek ögelerini yaşatıp yaşayabilmelidir. Dördüncüsü ise, yeni vatanları olan Almanya ile, anavatanları olan Türkiye arasında tüm taraflara yarar sağlayacak, ekonomi, teknolojik, politik ilişkilerin ve işbirliklerin kurulmasında etkin unsur olarak yer almalıdırlar.

İşte merkezin işlevini, bu dört maddeli hedefin gerçekleşmesine yapabileceği katkılarla tanımlamak mümkündür. Zaten halen eksik olan da budur.

Faaliyet alanları

Merkezin öngördüğüm faaliyet alanlarını başlıca beş maddede toplamak mümkündür.

Bunlardan biri Temel Araştırma’dır. Merkez Almanya Türk Toplumu’nun dününe ve bugününe ilişkin, mümkün olduğu kadar ayrıntıya inen demografik, sosyo ekonomik, politik veri tabanına sahip olmalı ve bu alanlarda geleceğe ait kestirimler de geliştirmelidir.

Kuşku yok ki, hem örneğin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı gibi ulusal, hem de Almanya’da kurulu bulunan Türkiye Araştırmalar Merkezi gibi uluslararası kurumların da veri tabanlarından ve yayınlarından, literatür geliştirmede epeyce yararlanılabilir.

Ancak “Tematik” ya da “Spesifik” araştırmaları da Merkezi etkinlikleri arasında ikinci bir madde olarak saymakta yarar vardır. Örneğin Almanya’da kalifiye Türk işgücünün çalışmak için Türkiye’yi tercih etmelerinde yükselen  trend  pekala güncel bir tematik araştırma alanı olarak düşünülebilir. Kuşku yok ki bu tür araştırmalar, merkezin kendi 1nisiyatifi ile yapılabileceği gibi, muhtelif Türk ya da Alman, kamu ya da özel kurum ve kuruluşlarına da talep edilebilir.

Üçüncü ve çok önemli faaliyet alanı Çözüm Önerileri ve Proje Geliştirme olarak adlandırılabilir. Almanya Türk Toplumu, hem kendileri, hem de taraf ülkeler bakımından tam bir “sorunlar yumağı” sunmaktadır.

Eğitimde, uyumda, sağlıkta, istihdamda, hukuk alanında toplumumuz, elli yıldır ve bazıları da hiç değişmeyen sorunlarla karşı karşıyadır. Doğrudan veya dolaylı olarak bu sorunların çözümü için bugüne kadar hayli kaynak da sarf etmiştir.

Buna rağmen, çözüm yolunda fazla bir mesafe alınamadığı gibi sorunların bazıları daha da kronik ve çözülemez hale gelmiştir.

Bu durumun başta gelen nedeni, küçüklü büyüklü sorunlara ekonomik, sosyal, psikolojik, pedagojik ve hukuki yönlerden uygulanma kabiliyetine sahip çözüm önerilerinin ve bunlara bağlı projelerin noksanlığıdır. 1şte merkezin doldurabileceği boşluklardan biri de budur.

Bir diğer faaliyet alanını, Türk ve Alman kurumlarına ve makamlarına yapılabilecek danışmanlık olarak öne sürebiliriz.  Diyelim ki Dış1şleri Bakanlığı’nın belirli bir konuda, stratejik bir karar için danışmak ihtiyacını duyacağı bir akademik kuruluşumuz var mı? Bunun gibi Alman makamları da, Türk toplumunu ilgilendiren hemen hemen hiçbir konuda, yine hemen hemen hiçbir Türk kuruluşunu danışma açısından muhatap kabul etmiyor. Bunun çeşitli nedenleri olabilir ama, nedenlerden biri, muhtemelen danışmaya layık görülecek bir mükemmeliyet merkezinin var olmayışıdır.

Merkez nihayet çeşitli alanlarda uygulamaya katılım anlamında da faaliyet gösterebilir. Tabii önerilecek çeşitli projeleri uygulamak bakımından Türk veya Alman, kurum ve kuruluşları tarafından resen veya birlikte sahiplenilmesi kaydıyla.

Teşkilat Yapısı

Sözünü ettiğim birimin, mevcut yüksek öğretim mevzuatı çerçevesinde üniversitelerimizden birine bağlı bir “Enstitü” olarak kurulması iyi bir çözüm olurdu. Ama bu çözüm yasa ile sağlanabileceğinden, kısa vadeli çözümü YÖK mevzuatında yer alan “Araştırma ve Uygulama Merkezi” biçiminde ele almak da mümkün olabilir.

Gerçi üniversitelerimizde böyle birimler yok değil. Ama, gerek devlet, gerek üniversite politikası bakımından bu misyona çok özel bir önem vermesi gerekir ki, amaçlanan işlevi yerine getirmek mümkün kılınsın.

Esasen Araştırma ve Uygulama merkezlerinin teşkilat yapısı yasalarla belirlenmiştir. Ama merkez yönetimi, gerekli anlayışa sahipse, teşkilatı daha geniş bir çerçevede de yorumlayabilir.

Özetle söylersek merkez, mümkün olan en geniş biçimde Türkiye’den ve Almanya’dan ilgili tarafları, kurumları çalışmalara ve çözüm önerilerine angaje edecek bir yapıya sahip olmalıdır. Bu ise kanaatimce, çok geniş bir Danışma Kurulu ile, kurul üyeleri arasında kurulacak işlevsel ihtisas komiteleri ile sağlanabilir. Ancak bunu gerçekleştirilebilmesi için çok güçlü ve yeterli bir uygulama sekretaryasının varlığı ve başta telekonferans olmak üzere teknolojik olanakların sonuna kadar kullanılması “olmazsa olmaz” koşuldur.

Kaynaklar

Türkiye için önemi aşikâr olan bu konuda yapılacak işler, en azından başlangıçta ve belirli ölçüde kamu kaynaklarına dayanmak zorundadır. Açıkça tekrar edelim ki yurtdışı Türk toplumuna ilişkin akademik bir mükemmeliyet merkezinin kurulması, bir “devlet projesi” olarak görülmedikçe bu girişimden başarı beklemenin anlamı yoktur.

Bununla birlikte, merkezin gelecekte başkaca kaynaklarda da beslenebileceğini söyleyebiliriz. Bunun başında Almanya’nın Federal, Eyalet, Kent bütçelerinin ve Ticaret Odaları, vakıflar vb. kurumların ayırabileceği proje kaynakları gelir. Tabii bunun koşulu, merkezin Alman makamlarınca da çözüm ortağı olarak görülebilecek bir konuma ulaşmasıdır. Ele alınacak projelerin türlerine ve alanlarına göre, AB fonları, UNESCO vb. kuruluşların destekleri de yararlanılabilecek uluslararası kaynaklar arasında sayılabilir. Keza danışmanlık, eğitim sunumları gibi üretilebilecek muhtelif hizmetlerini de kaynak alanları olarak görmek mümkündür.

Bu arada, Almanya ve yurtdışı üniversitelerde öğrenim gören onbinlerce Türk ve Türkiye menşeli öğrencinin bitirme tezi, yüksek lisans ve doktora tezi yükümlülüklerini de, merkez amaçlarına yönlendirilebilecek ve parasal olmayan kaynaklar arasında sayabiliriz. Gerçekleştirilebilecek birçok projede, Almanya ve Avrupa Türk Toplumunun olası gönüllü bilgi ve ilişki katkılarını da göz ardı etmemek gerekir.

Evet, geriye bir tek harekete geçmek kalıyor. Onun da ateşlenmesi, bu işi misyon edinecek muktedir insanların varlığına bağlı ”Devlet Politikası” deyip durduk ama, devlet “insan” değil ki…

Kaynakça:

Özgü, Tahir. 2012. ‘’Bir Noksanlık Var’’ Türk-Alman İşgücü Anlaşmasının 50.Yılında Almanya Türkleri, Editör: Zehra Gülmüş, Eskişehir. ss.287-290